SADECE SEN
Hayatımız boyunca, çevremizdeki insanlar yaşam statümüzü ve karakterimizin şekillenmesi yolunda bizler için büyük rol oynar.
Bu yüzden hayatınıza alacağınız insanları seçerken her zamankinden daha da dikkatli davranmak gerekir…
Peki sizin için hayatın anlamı nedir?
Hayatım boyunca beni çelişkiler içerisine düşüren tek şey bu sorunun cevabı. Bu soruyu kendime her sorduğumda, bazı sebeplerden kendimi, yaşantımı, çevremi ve arzularımı sorgulamaya başladığımda değişiyor. O anki ruh halimin çizmiş olduğu rotada ilerken çoğu zaman yanılıyorum.
Destek almak istercesine çevremde söylenilen, konuşulan, yaşanan olgulara baktığımda daha fazla yanıldığımı fark ediyorum. Her insanın doğrusu kendine. Peki yok mu kendinize örnek aldığın bir olgu diye sorduklarında, kendimi satır aralarında buluyorum. Kendime yakın bulduğum tüm kitapları okur, tüm yazarları izler, dinler ve yaşam rotamı değiştirmeye çalışırım.
Mesela Aykut Oğut; kitapta kendi yaşadıklarından yola çıkarak gerçekten istenildiği takdirde başarılamayacak hiçbir şeyin olmadığının altını çiziyor. Düşünüyorum da; gerçekten yapmak istediğim bir şey olduğunda ”Ben bunu yapamam ama” düşüncesi neden beynimi kemiriyor? Yoksa gerçekten yapmak istemiyor muyum? ya da ”El alem ne der?” cümlesinin etrafıma ördüğü aşılması güç zannettiğim duvar yüzünden mi? Sanırım fazla duygusal yaklaşıyoruz bir tüm olgulara.. Bu tür düşünceler esir aldığında benliğimi Daniel Goleman ve anlatımları gelir aklıma, ne anlatmıştı yazar; psikoloji alanında çığır açan kitabında, duygusal zekanın IQ’dan daha önemli olduğunu kanıtlıyor. Duygusal zekayı, öz bilinç, azim, dürtülerini frenleme, başkalarının duygularını paylaşabilme gibi özellikleri içeren bir zeka olarak tanımlıyordu. Ruhsal bozukluğun panzehiri ise, hayata ve kendine bakış açını değiştirmek ve yeni bilişsel bir çevre oluşturmaktır. Ayrılık arifesinde kederlenmek, karalara bağlamak ”Bundan sonra hep yalnız olacağım” gibi duygulara ve düşüncelere boğularak kendini, kendine acındırmak senin için en doğal şey olsa gerek. Bunu yapmak yerine, neden bittiğinden ziyade kendine itiraf etmekten korktuğun ne varsa bunlarla yüzleşmek ve o kadarda harika bir birliktelik olmadığını, onunla mutlu olamadığını iki ruhun birbiri ile bütünleşemediğini düşünmek hiçte zor olmamalı. Bir kaybın yok, sadece bunu farklı bir açıdan görmek ve devam etmek önemli olan, ayrılmış olman değil.
En iyisini de Doğan Cüceloğlu söylemiş bizim için. ”Seni diğerlerinden farksız yapmaya tüm gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez.” Ve sen bu savaşın kazananı olmak istiyorsan, ufkunu geliştirmek, her daim öğrenmeye açık olmak, öğrendiklerinden ders çıkartmak zorundasın..
Ve sen; başkalarının yolunu yürümekten, başkası gibi olmaya çalışmaktan ve kendi sesini duymaya başladığında tüm olumsuzluklardan kurtulacak ve sen”SEN” olacaksın..
Sadece SEN!
Her zamanki gibi süper bir yazı yazmışsın nagehan yolun açık olsun
Gencine yaşlısına faydalı muhtesem bir özet olmuş.Hemen paylaşıyorum önce oğlumla sonra arkadaşlarımla. Sevgiler..
Çok başarılı bir yazı olmuş yolun açık olması dileklerimle
Canım yolun daima açık olsun muthiş